FETIHSURESI TEFSIRI - ÖMER NASUHI BILMEN Fiyatları en ucuz fiyat seçenekleriyle Cimri.com’da. Aradığınız FETIH SURESI TEFSIRI - ÖMER NASUHI BILMEN modellerini karşılaştır ve yorumlarını inceleyerek keşfedin. Buyüce kitabın suresi her ayeti sayısız hakikatlerin en ayrı ve duru kaynağıdır. Siz kıymetli okurlarımıza sunduğumuz Fetih Suresi tefsiri geçen yüzyılın büyük alimlerinden Ömer nasuhi Bilmen hoca efendinin kendi deyimiyle "Türkçe bir açıklamasını güçsüzlüğümüze bakmaksızın yalnızca bir aşk ve muhabbet FetihSûresi Tefsiri de bizi hayırla şerri gözden geçirmeye, dinimize fayda veren şeylerin görünüşteki zararlarına aldanmamaya çağırıyor. Kitapta hem sadeleştirenin, hem de Ömer Nasuhi Bilmen’in önsözüne yer veriliyor. Ayetlerin Arapça metni, Türkçe meali, tefsiri, ve tasavvuf manası birlikte veriliyor. ÖMER NASUHİ BİLMEN Ala Suresi Tefsiri, Türkçe Meali ve Açıklaması Bismillâhirrahmânirrahîm Bu mübârek sûre, “Tehvir” sûresinden sonra Mekke-i Mükerreme’de nâzil olmuştur. On dokuz âyet-i Kerîme’yi içermektedir. Medine-i Münevvere’de nâzil olduğuna kail olanlar da vardır. SuretiFeth Tefsiri, 1953; Tefsir Tarihi, 1955; Kuranı Kerim'in Tefsiri ve Türkçe Meali Alisi, 1956; Sualli Cevaaplı Dini Bilgiler, 1959; Muvazzah İlmi Kelam, 1959; İlmi Tevhid, 1962; Weblinks. Literatur von und über Ömer Nasuhi Bilmen im Katalog der Deutschen Nationalbibliothek BlwDB. SÛRE MEAL LiSTESi Karşılaştır Teğabün Sûresi 1 Göklerde ne var ise ve yerde ne var ise, Allah için tesbihte bulunur. Mülk ve hamd O'na mahsustur ve O her şey üzerine tamamen kâdirdir. يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿١﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 2 O, o'dur ki, sizi yaratmıştır, öyle iken sizden kâfir de vardır ve sizden mü'min de vardır ve Allah, ne yapar olduğunuzu bihakkın görendir. هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿٢﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 3 Gökleri ve yeri hak ile yarattı ve size sûret verdi de sûretinizi güzel yaptı ve dönüş de ancak O'nadır. خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْۚ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ ﴿٣﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 4 Göklerde ve yerde ne var ise bilir ve neleri gizlediğinizi ve neleri açıkladığınızı bilir ve Allah göğüslerin içinde olanlara da tamamen alîmdir. يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٤﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 5 Size evvelce kâfir olmuş olanların haberi gelmedi mi ki, onlar, işlerinin vebâlini tattılar ve onlar için pek acıklı bir azap vardır. اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۘ فَذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٥﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 6 Şundan dolayı ki, şüphe yok onlara Peygamberleri beyyineler ile gelir olmuşlardı da onlar Bir beşer mi bizi doğru yola iletecek?» demişler, sonra kâfir olmuşlar ve yüz çevirmişlerdi. Allah da onlardan müstağni olmuştur. Ve Allah bihakkın ganîdir, hamîddir. ذٰلِكَ بِاَنَّهُ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُٓوا اَبَشَرٌ يَهْدُونَنَاۘ فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ ﴿٦﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 7 Kâfir olanlar zû'm ettiler ki, öldükten sonra asla diriltilmeyeceklerdir. De ki Hayır ve Rabbime andolsun ki elbette diriltileceksiniz. Sonra da yapmış olduğunuz şeyler elbette size haber verilecektir. Ve bu ise Allah'a göre pek kolaydır.» زَعَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ لَنْ يُبْعَثُواۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُ۬نَّ بِمَا عَمِلْتُمْۜ وَذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿٧﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 8 Artık Allah'a ve O'nun ResûIüne ve indirmiş olduğumuz nûra imân ediniz ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır. فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالنُّورِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلْنَاۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ ﴿٨﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 9 O gün ki sizi toplanma günü için toplayıverir, işte o bir Tegâbün bir kâr ve zarar günüdür. Ve her kim Allah'a imân eder ve sâlih amellerde bulunursa onun günahlarını yarlığar ve altlarından ırmaklar akan cennetlere orada ebedîyyen kalıcılar olmak üzere girdirir. İşte en büyük necât odur. يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿٩﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 10 Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve Bizim âyetlerimizi tekzîp ettiler. İşte onlar, içinde ebedîyyen kalıcılar olmak üzere ateş yârânıdırlar ve ne fena bir gidiş yeri. وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿١٠﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 11 Allah'ın izni olmadıkça musibetten bir şey isabet etmez ve her kim Allah'a imân ederse kalbini hidâyete erdirir ve Allah her şeyi bilendir. مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿١١﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 12 Ve Allah'a itaat ediniz ve Peygambere itaat ediniz. Eğer yüz çevirir iseniz, artık biliniz ki bizim Peygamberimizin üzerine teveccüh eden, şüphe yok ki apaçık tebliğden ibarettir. وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاِنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿١٢﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 13 Allah O'dur ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Artık mü'minler, Allah'a tevekkülde bulunsunlar. اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٣﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 14 Ey imân etmiş olanlar! Şüphe yok ki, zevcelerinizden ve evlâdınızdan sizin için düşman olanlar vardır, imdi onlardan sakınınız. Mamaafih, eğer affederseniz, kusurlarına bakmazsanız ve setrederseniz artık şüphe yok ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٤﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 15 Muhakkak ki, mallarınız ve evlatlarınız bir imtihan vesilesidir, Allah ise O'nun nezdinde pek büyük bir mükâfaat vardır. اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ ﴿١٥﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 16 Artık gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun ve dinleyin ve itaat edin ve nefisleriniz için bir hayr olmak üzere infakta bulunun ve her kim nefsini cimrilikten vikaye ederse işte onlardır muradlarına ermiş olanlar, onlardır. فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَط۪يعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْرًا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٦﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 17 Eğer Allah için bir güzel ödünç verirseniz, onu sizin için kat kat arttırır ve sizin için mağfiret buyurur ve Allah şekûrdur ve halîmdir. اِنْ تُقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌۙ ﴿١٧﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 18 Gizliye de, âşikâr olana da alîmdir, azîzdir, hakîmdir. عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿١٨﴾ Kadir Sûresi 1-3. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Kadir Sûresi Hakkında Kadir sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 5 âyettir. Kadir gecesinden bahsettiği için bu ismi almıştır. Mushaf tertîbine göre 97, iniş sırasına göre ise 25. sûredir. Kadir Sûresi Konusu Kadir gecesinin faziletinden, Kur’ân-ı Kerîm’in o gecede inzâle başlanmasından ve o gece tüm kâinatı saran selâmet ve esenlikten bahseder. İniş SebebiRivayete göre Resûl-i Ekrem ümmetinin ömrü gösterilmişti. Efendimiz, bunu önceki insanların ömrüne nispetle çok kısa buldu. Ümmetinin, onlar kadar sâlih amel işlemekten mahrum kalacağını düşündü. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, ona ve ümmetine, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini lûtfetti. Muvatta’, İtikâf 15Diğer bir rivayet de şöyledir Bir gün Allah Resûlü ashâbına, İsrâiloğulları’ndan bir kişiyi anlatmıştı. Şem’ûn-i Gâzî isimli bu zât, bin ay Allah yolunda silah kuşanarak cihâd etmiş, gecelerini de ibâdetle geçirmişti. müslümanlar hayretler içinde kalarak ona gıpta ettiler. Bunun üzerine Allah Tealâ, ümmet-i Muhammed’e olan lutuf ve merhametini beyân etmek üzere Kadir sûresini indirdi. Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 486 Kadir Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada doksan yedinci, iniş sırasına göre yirmi beşinci sûredir. Abese sûresinden sonra, Şems sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Bir rivayete göre müfessirlerin çoğu Medine’de indiğini söylemişlerdir bk. Şevkânî, V, 554. اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ ﴿١﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ ﴿٢﴾ لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍۜ ﴿٣﴾ Karşılaştır 2 Sen Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin? Karşılaştır 3 Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. TEFSİR “Kadir gecesi”, Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği gecedir. Kur’an, ya toplu olarak Cenâb-ı Hakk’ın katından vahiy meleklerine inzal buyrulmuştur. Ya da Alak sûresinin ilk beş âyetiyle o gece Kur’ân-ı Kerîm Peygamberimiz indirilmeye başlamıştır. Her iki ihtimâle göre de, bu gecenin Kur’an’ın inzâline sahne olduğu ve şerefini ondan aldığı anlaşılır. Bakara sûresi 185. âyette de Kur’an’ın Ramazan ayında indiği beyân olarak “kadr”, “kudret, takdir, hüküm, şeref ve kıymet” gibi mânalara gecesinin bir ismi, “mübârek gece”dir. Bu, onun hayrı bol, çok bereketli ve şerefli bir gece olduğunu bildirir. Nitekim Duhan sûresinin ilk âyetlerinde şöyle buyrulur“Hâ. Mîm. Gerçekleri açıklayan bu apaçık kitaba yemin olsun! Biz onu kutlu, şerefli ve bereket yüklü bir gecede indirdik.” Duhân 44/1-3Bu gece aynı zamanda takdir ve hüküm gecesidir. O gecede nice hikmetli mühim işler karara bağlanır. Âyet-i kerîmede “O gecede, belli hikmetlere binâen Allah tarafından olmasına karar verilmiş her bir iş belirlenir. Tarafımızdan buyrulacak bir emir olarak” Duhân 44/4-5 buyrularak buna işaret edilir. Nitekim Kur’an’ın nüzûlünün başlamasıyla, o gecede bütün dünyanın kaderini değiştirecek mühim bir işe karar verilmiştir. Kur’an’ın inişiyle, dünyanın o güne kadar ki makus talihi tersine çevrilmiş, her şey yepyeni bir tanzimle tanzime başlanmıştır. Zira indirilen bu Kur’an ile her türlü hikmetli iş açıklığa kavuşturularak, Allah Resûlü tarafından insanlığa gece çok şerefli bir gecedir. Bin aydan daha hayırlı olduğu Cenâb-ı Hak tarafından haber verilmiştir. O gecede yapılan ibâdet ve hayırlar, içinde kadir gecesi bulunmayan tam bin ayda yapılanlardan daha çok sevaplıdır. Allah Teâlâ, mü’minlere böyle büyük bir lutuf ve ihsanda bulunmuştur. Buradaki “bin ay” ifadesinin kesretten kinâye olması da mümkündür. O gecenin gerçekten çok faziletli, eşi benzeri olmayan mukaddes ve mübârek bir zaman dilimi olduğunu bir gece ki Kaynak Ömer Çelik Tefsiri Beyyine Süresi Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri Bu mübarek sûre, Talak süresinden sonra Medine-i Münevvere’de nazil olmuştur. Sekiz ayet-i kerimeyi içermektedirDelil ve kanıt manasında olup kendisiyle Resul-î Ekrem Efendimiz irade buyrulmuş olan “Beyyine” tabirini ihtiva ettiği için bu süre-i celileye böyle Beyyine süresi adı verilmiştir. Maamafih “Lemyekûn” ve “El-Kayyime” ve “El-Münfekîn” süresi diye de isim Gecesi süresinde Kur’an-ı Kerim’in Resûl-i Zîşan’ımıza inzâl edilmiş olduğu sûrede de O Yüce Peygamberin ne gibi mukaddes sahifeleri okumakta olduğuna işaret edildiği için bu iki sûre-i celîle arasında güzel bir münâsebet Süresi 1. Ayet Gerek Ehl-i kitaptan, gerek müşriklerden olan kâfirler, kendilerine o açık ve kesin delil gelmedikçe, inkârlarından ayrılacak Süresi 1. Tefsiri Bu sûre-i celîle; küfür içinde yaşayan milletlerin inançlarını değiştirmeleri için istedikleri en açık delil, en yüce bir Peygamber, gözleri önünde tecellî etmeğe başladığı hâlde onların yine kendi küfürlerinde sebât edip dağınık bir hâlde yaşadıklarını bildiriyor. Ve onlara emredilmiş olan pek güzel, pek fâideli vazifeleri gösteriyor. Küfürlerinde devam edenlerin ne kadar fenâ kimseler olup ebediyen cehennemde kalacaklarını ihtar ediyor. İman ve sâlih amel sâhiplerinin de ne kadar yüce makamlara, iltifatlara kavuşmuş olacaklarını ki Kitap ehlinden yâni Yahudi ve Hıristiyan topluluğundan ve müşriklerden putlara, ateşe, güneşe tapan kavimlerden kâfir olanlar yâni Vakti ile ahir zaman Peygamberinin dünyaya şeref vereceğini bilip işitenler, onun gelişini bekleyen, bilâhare o Yüce Peygamber’in gelişi anında onu inkâr edenler, evvelce diyorlardı ki kendilerine apaçıkça bir delil gelinceye kadar yâni Ahir zaman Peygamberi mûcizeleriyle insanlık dünyasını aydınlatıncaya kadar kendi dinlerinden, küfürlerinden ayrılacak değillerdir.Kitap ehli, Tevrat’ta, İncil’de Peygamber Efendimizin vasıflarını okumuşlardı, onun insanlığı ilâhî dine dâvet için gönderileceği vâ’d olunmuş, o kitaplarda bildirilmişti. Kitap ehli, müşriklerden eza ve cefa görünce diyorlardı ki; Dünyaya bir büyük Peygamber gelecek, biz de ona tâbi olarak sizden ey müşrikler!. İntikam alacağızdır. O müşrikler de diyorlardı ki Şâyet öyle bir Peygamber ortaya çıkarsa biz de ona tâbi oluruz, siz onunla bizden intikam almaya kaadir Süresi 2. Ayet Meali O kesin delil de tertemiz sayfaları okuyan, ve Allah tarafından gönderilen bir Süresi 2. Ayet Tefsiri Kitap ehlinin ve müşriklerin bekledikleri o delil ise Allah tarafından bir Peygamber idi ki O Peygamber Hz. Muhammed ibaret olup tertemiz sahifeleri okur. Yâni Bâtıldan uzak hakkı açıklayan ilâhî kitabın, Kur’an-ı Kerim’in âyetlerini kendilerine teblîğ buyurur, o sâyede hakikat aydınlanır, ilâhî din anlaşılmış ehlinin ve müşriklerin bekledikleri o delil ise Allah tarafından bir Peygamber idi ki O Peygamber Hz. Muhammed ibaret olup tertemiz sahifeleri okur. Yâni Bâtıldan uzak hakkı açıklayan ilâhî kitabın, Kur’an-ı Kerim’in âyetlerini kendilerine teblîğ buyurur, o sâyede hakikat aydınlanır, ilâhî din anlaşılmış Süresi 3. Ayet Meali İçinde hak, hikmet ve adaletin ifadesi olan yazılar ihtiva eden tertemiz sayfalarıBeyyine Süresi 3. Ayet Tefsiri O mübârek sahifeler ki Onlarda dosdoğru yazılmış şeyler vardır. Onlarda yazılı olan dinî hükümler, pek doğrudur, sırf hakikattir, hidâyet yolunu Süresi 4. Ayet Meali Ehl-i kitap mensupları, o kesin delil gelinceye kadar bu konuda ihtilaf Süresi 4. Ayet Tefsiri Halbuki, kendilerine Kitap verilmiş olanlar Yahudi ve Hıristiyan toplulukları, kendi kitaplarında Hz. Peygamber’in vasıflarını okumuş, bilmiş idiler, müşriklere de bildirmişlerdi. Hepsi de o Yüce Peygamberin dünyaya geleceğini bekliyorlardı. Ortaya çıkınca ona tâbi olacaklarını söylemişlerdi. Bu hususta birbirlerinden ayrılmış olmadılar. fakat sözlerinde durmadılar, kendilerine o delil geldikten sonra yâniHz. Muhammed pek açık bir delil, bir hakikat kanıtı mahiyetinde olarak mûcizeleriyle, Kur’an-ı Kerim’in âyetleriyle gelip kendilerini tevhid dinine dâvet edince ayrılığa düştüler. eski iddialarında sebât etmediler, bâtıl mezheplere ayrıldılar, birbirlerini cehâletle ve kâfirlikle suçladılar. İşte kitap ehli böyle olunca artık müşriklerden ne beklenir?.Onlar daha ziyade bir cehâlet içinde yaşıyorlardı, onlar da sözlerinde durmadılar, o Yüce Peygamber, dünyaya şeref verince onu inkâra cür’et gösterdiler, öyle bir birlik delilini kabul etmeyip küfür ve şirk içinde yaşamaktan ayrılmak istemediler. Bir çokları İslâm mücahitleri tarafından katledildiler. Ehl-i kitaptan olanlar da cizye vermek sûretiyle o öldürülmeden kurtulmuşlar, âhiret azabını hak eder Süresi 5. Ayet Meali Halbuki onlara, şirkten uzak olarak yalnız Allah’a ibadet etmeleri, namazı hakkıyla ifâ etmeleri, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte sağlam, dosdoğru din Süresi 5. Ayet Tefsiri Halbuki Onlar O küfür ve şirki tercih eden kavimler, Peygamber tarafından emrolunmadılar kendilerine zararlı, selâmet ve saadetlerine aykırı bir şey teklif edilmiş olmadı ancak dinde ihlâs sâhipleri kalp ve lisân bakımından yönelmiş bulunarak ibâdet etsinler diye emrolundular. ve namazı dosdoğru rükün ve şartlarına riâyet ederek kılsınlar ve fakir dindaşlarına şefkat ve merhamet göstererek zekât versinler diye emrolunmuşlardır.ve işte en doğru din de budur. dosdoğru, Allah’ın rızâsına uygun olan din, selâmet ve saadet yolu bu beyan olunan pek samimî inançtan, samimi ibâdetlerden ibarettir. Bunların güzelliği, doğruluğu, fâideleri her akıl sâhibi için bilinip takdir edilecek bir mahiyettedir. Artık nasıl oluyor da bu hususta ki emr ve tavsiye kabul edilmeyip de ayrılıkçı, bir hâlde bulunmak cehâleti tercih ediliyor. Hiç bunun neticesi düşünülmüyor mu?Beyyine Süresi 6. Ayet Meali Gerek Ehl-i kitaptan, gerek müşriklerden olan kâfirler, hem de devamlı kalmak üzere cehennem ateşindedirler. Onlar bütün yaratıkların en Süresi 6. Ayet Tefsiri Hakikaten o kimseler ki Kitap ehlinden ve müşriklerden kâfir olmuşlardır. Küfürlerinde ısrar edip hakiki dini kabulden kaçınmışlardır, bütün onlar cehennem ateşindedirler. onlar âhirette cehenneme sevk edileceklerdir. Orada ebediyen kalıcılardır. onlar o cehennemde devamlı olarak yanıp bu onların küfür ve şirklerinde ısrar edip durmalarının cezasıdır. Kendi hakikî menfaatlerini zâyi etmiş, hâllerini ıslâh etmekten mahrûm kalmış, en büyük cezayı hak etmiş kimselerdirBeyyine Süresi 7. Ayet Meali Ama iman edip, makbul ve güzel işler yapanlar ise bütün yaratıkların en hayırlı Süresi 7. Ayet Tefsiri Mü’minlere gelince onların istikbâli ne kadar güvenlidir, onlar ne kadar mes’ut zâtlardır, evet.. Muhakkak o kimseler ki imân ettiler kalplerinde imân nûru parlayıp durdu, Allah’ın birliğini ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kalben tasdik ettiler ve dilleriyle söylediler ve sâlih sâlih amellerde bulundular namaz gibi, oruç gibi ve zekât gibi bedenî ve mâlî ibâdetleri yerine getirdiler, hak yolunda cihad sahalarına atıldılar, işte yaratılmışların hayırlısı da onlardır. evet.. Şüphe yok ki Onlardır. çünkü, onlar, yaratılış gâyelerini dikkate almış, hidâyet yolunu takip etmiş, insanî fâziletleri muhafâzada bulunmuş pek seçkin Süresi 8. Ayet Meali Bunların Rab’leri nezdindeki ödülleri içinden ırmaklar akan, hem de devamlı kalmak üzere girecekleri, Adn cennetleridir. Allah onlardan, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte bu rıza makamı da Rabbine saygı Süresi 8. Ayet Tefsiri Artık ahiret aleminde Onların o pek seçkin kulların Rabbilerinin katında mükâfatı, kavuşacakları nîmetler, altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. onlar, âhirette öyle pek mükemmel, gönül alıcı bağlara, bostanlara, ikâmetgâhlara ulaşacaklardır, oralarda ebediyen daimî kalıcılardır. bir daha o cennetlerden ayrılacak değillerdir. Ebedî bir hayata, bir saadete kavuşmuş Allah onlardan râzı olmuştur. o kullarının amellerini kabul edip kendilerini öyle ebedî nîmetlere, tecellîlere kavuşturmuştur, onlar da O ilâhî din ile vasıflanmış, dinî vazifelerini yapmaya muvaffak olmuş kullar da ondan o kerîm, rahîm olan Yüce Yaratıcıdan râzı olmuşlardır. haklarındaki o sonsuz ilâhî lütuflardan dolayı genişliğe gark olmuş, şükrân borçlu olduklarını bilmiş, ebedî bir zevk ve safa içinde kalmışlardır, işte bu Mükâfat bu ebedi rızâ Rab’binden korkan kimse içindir. evet..Allah’ın birliğini, kudret ve azametini bilip tasdik eden, kalbinde Allah korkusu, muhabbeti parlayıp duran, kulluk vazifelerini ruhanî bir zevk ile yerine getirmeye çalışan her mü’mîn için böyle ebedî bir mükâfat, bir ilâhî lütuf takdir edilmiştir. Artık ebedî bir selâmet ve saadete kavuşmak isteyenler, üzerlerine düşen kulluk vazifelerini seve seve yapmaya çalışmalıdırlar. Böyle bir muvaffakiyete erişmeyi o Yüce ve kerîm Mâbudumuzdan niyâz eyleriz. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’ Turan Yazılım / Mürşit 5 / Kur’an / Tefsir Meal = Yıldırım / Tefsir Bilmen Bu mübarek sûre, El-Kadir süresinden sonra Mekke-i Mükerreme’de nazil olmuştur. On beş ayet-i kerimeyi içermektedir. Güneşe yemin ile başladığı için kendisine bu ad verilmiştirBundan evvelki “El-Beled” süresinde sağ ve sol ashabının halleri bildirilmişti. Bu sürede de o iki zümrenin halleri bildiriliyor ve evvelki sürede kafirlerin ahiretteki halleri bildirilmişti. Bu sürede de onların dünyadaki halleri bildirilmekte olduğundan bu iki süre-i celile arasında büyük bir münasebet Süresi 1. Ayetin Meali Güneş ve onun aydınlığı, hakkı için!Şems Süresi 1. Ayetin Tefsiri Bu süre-i celile, bir takım kudret eserlerine yemin suretiyle insanların nazar-ı dikkatlerini celbediyor. Kimlerin kurtuluş ve selâmete nâil olacaklarını ve kimlerin de zarar ve ziyanda kalarak azaplara uğrayacaklarını haber veriyor. Semud kavim gibi bir inkarcı gurubun da dinsizlikleri yüzünden başlarına gelmiş olan müthiş bir helaki bir uyanma vesilesi olmak üzere haber kiAllah Teala kullarını aydınlatmak ve ibadet ve itaate teşvik için buyuruyor ki Andolsun güneşe ve aydınlığına Onun ışığına veya onun doğusuyla meydana gelen ışık, o nur olmasa idi hiç bir şeyden istifade edilemezdi, yer yüzünde yaşamak mümkün Süresi 2. Ayetin Meali Onu izlediği zaman ay hakkı için!Şems Süresi 2. Ayetin Tefsiri Ve güneşe tabi olduğu vakit aya.. da andolsun, ay da ışığı hususunda güneşten yararlanır, her ayın muayyen günlerinde safhası tamamen ışıklanarak güneşi müteakip yer yüzüne ışıklarını saçar, pek güzel bir manzara teşkil etmiş Süresi 3. Ayetin Meali Dünyayı açığa çıkaran gündüz,Şems Süresi 3. Ayetin Tefsiri Ve güneşi açığa çıkardığı Onu ortaya çıkararak ışığı tamamıyla gösterdiği vakit gündüze de andolsun. Gündüzler, akşamlara kadar devam eder, bu müddet içinde güneş, daha ziyade gözlere çarparak ışıklarını her tarafa yaymış bulunur. Bu bakımdan güneşin tamamen tecelli etmesine gündüzler birer sebep mahiyetinde bulunmuş Süresi 4. Ayetin Meali Onu bürüyüp saran gece hakkı için!Şems Süresi 4. Ayetin Tefsiri Ve güneşi örtüp ışığını giderdiği zaman geceye… de andolsun. Gece olunca güneş batmış, onun ışıklı halde bulundurduğu yerler, karanlıklar içinde kalmış bulunur. Bu da bir başka hikmet gereği bulunmaktadır. Bu ilahi beyanda şöyle de bir işaret vardır kiBütün bunlar, birer kudret eseridir. Her biri bir hikmet ve faydadan dolayı vücuda getirilmektedir. Bununla birlikte hepsi de değişime ve başkalaşmaca maruz kalmaktadır. O kadar parlak görülen şeyler, yerler; vakit vakit değişikliğe uğruyor, ışıktan mahrum kalıyor. Binaenaleyh bunları bu suretle meydana getiren, elbette ki, bir Yüce Yaratıcı’dır ki Onda haşa böyle bir değişme ve başkalaşma, başkasına ihtiyaç düşünülmüş değildir. Ay, güneş, yıldızlar vesaire gibi değişime maruz kalan şeyler ise artık şüphe yok ki Mabudluk yaratıcılık sıfatına sahip Süresi 5. Ayetin Meali Gök ve onu bina eden,Şems Süresi 5. Ayetin Tefsiri Ve göğe ve onu bina edene… de andolsun. Yani; gök sahası da ne kadar muazzam bir kudret eseridir. Onun öyle yaratıp benzetmiş olan bir zat ise, ne kadar kudret ve hikmet sahibidir ki Öyle muazzam, muntazam bir kainat saf hasını meydana getirmiştir. O Yüce Yaratıcı ise şüphe yok ki, Allah Teala Süresi 6. Ayetin Meali Yer ve onu yayıp döşeyen,Şems Süresi 6. Ayetin Tefsiri Ve yere ve onu yayıp döşeyene de andolsun, O yeryüzü de ne kadar muhteşem bir surette vücuda getirilmiş, üzerinde nice mahlukat barınmakta bulunmuştur. Onun böyle pek faideli bir halde yaratmış onu da Yüce Kudreti’nin tecellisine vesile kılmış olan Kerem sahibi yaratıcı ise elbette ki Sonsuz teşekküre yücelme ve kutsamaya layıktır.“Tah“ Döşemek, yaygı hâlinde kılmak Süresi 7. Ayetin Meali Her bir nefis ve onu düzenleyen,Şems Süresi 7. Ayetin Tefsiri Ve nefise ve onu düzeltmiş olana.. da andolsun. Yani Adem nefsine veya mutlaka olarak yaratıklarının nefislerine ve onun muntazam surette yaratmış, ve onu nice gizli ve açık kuvvetler ile donatmış olan kerem sahibi Yaratıcıya da yemin ederim. O Ezeli Yaratıcı ki İnsanlığa da büyük bir kabiliyet vermiş onu nice olgunlukları elde etmeye kabiliyetli Süresi 8. Ayetin Meali Ona hem kötülük, hem de ondan sakınma yolu ilham eden hakkı için kiŞems Süresi 8. Ayetin Tefsiri Sonra da ona Her bir nefis sahibine günahını ve takvasını ilham etmiş olana.. da andolsun. Yani Hikmet Sahibi Yaratıcı’ya da yemin olsun ki O; her insanı yaratmış, ona hayır ve şerri anlayabilecek bir kabiliyet vermiştir. Artık bu temiz yaratılışını zayi etmeyen kimseler, çirkin amellerden kaçınırlar, Cenab-ı Hak’tan korkarlar, güzel amellere devam Süresi 9. Ayetin Meali Nefsini maddi ve manevi kirlerden arındıran, felaha Süresi 9. Ayetin Tefsiri Evet.. Andolsun ki Nefsini temizlemiş olan günahlardan kaçınan, faideli bilgiler ile, salih ameller ile uğraşmakta bulunan kimse şüphe yok ki kurtuluşa ermiştir. bütün güzel maksatlarına erişmiştir. Ebedi selamet ve saadete aday bulunmaktadır. İşte bu İlahi beyan, yukarıdaki yeminlerin cevabıdır. Bu kurtuluş ve selametin tecelli edeceğini kat’î surette beyan ve bu hususa dikkat nazarlarını çekmek içindir ki, öyle birçok yeminler Süresi 10. Ayetin Meali Onu günahlarla örten ise ziyana Süresi 10. Ayetin Tefsiri Ve muhakkak ki Nefsini noksana düşüren de Yani Kendi ruhunu, varlığını yanlış düşünceler ile, ameller ile bozan, itaat dairesinden çıkaran, isyan ve azgınlık felaketlerine uğrayan herhangi bir şahıs da hüsrana uğramıştır. nefsini büyük bir tehlikeye düşürmüştür. İstikbalini büyük bir felakete maruz bırakmıştır. Böyle kimseler, ahirette ebediyen azap görecekleri gibi çok kere dünyada da o fena hareketlerinin cezasını görmüşlerdir. İşte bir örnek“Dess” Noksan kılmak ve gizlemek Süresi 11. Ayetin Meali Azgınlığı yüzünden Semud milleti Resullerinin bildirdiği gerçekleri yalan Süresi 11. Ayetin Tefsiri Semud kabîiesi azgınlığı sebebi ile küfür ve isyanları yüzünden Peygamberleri Salih yalanlamıştır. o mübarek Peygambere, karşı muhalif bir cephe almış, onun Peygamberliğini yalan Süresi 12. Ayetin Meali Bir ara onların en azılı olanları öne atıldığında, bu yalanlamaları iyice Süresi 12. Ayetin Tefsiri Onların en şakisi O kabilinin en ileri atılan günahkar, isyankâr bir ferdi olan Kidar Bini Salif adındaki bir kâfir, Hz. Sâlih’in gösterdiği bir hârikaya karşı sûikastta bulunmak için ayaklandığı zaman.. o kabîle, o kâfirin bu hareketine râzı olmuş, onun bu cinâyetine iştirâk etmiş Süresi 13. Ayetin Meali Elçileri ise kendilerine “Mûcizevî olarak verilen Allah’ın devesini ve onun su içme sırasını gözetin, ona dokunmayın!” Süresi 13. Ayetin Tefsiri Halbuki Onlara o kabîleye Allah Resûl-ü Sâlih demişti ki Allah’ın bir mûcize olmak üzere yarattığı ve akıllıca düşünenlerin îmana gelmelerine bir vesîle olacak olan dişi devesine ve onun o devenin sulanışına… dokunmayınız, onun için tâyin edilen günlerde onun su içmesine engel Süresi 14. Ayetin Meali Fakat onlar o Peygamberi yalancı sayıp deveyi kestiler. Allah da böylesi suç ve isyanları sebebiyle azap indirdi, onları yerle bir Süresi 14. Ayetin Tefsiri Fakat O Semûd Kavmi onu Hz. Sâlih’i yalancı saydılar. onun Peygamberliğini kabul etmediler, nasihatlerini dinlemediler, deveyi boğazladılar Onun boğazlanmasına hiç biri mâni olmadı. Artık onları günahları sebebile Rabbi’leri azap ile kuşattı. kökünden koparmak sûretiyle helâk etti. de kendilerini uygun bir cezaya uğrattı. O kabîlenin bütün fertleri aynı derecede bir azaba uğramış, hepsi de mahv ve yok olup gitmişlerdir.“Demdeme” depretmek, harekete getirmek, helâk etmek yere yapıştırmak Süresi 15. Ayetin Meali Bunun sonucundan da asla endişe Süresi 15. Ayetin Tefsiri Ve Allâh-ü Teâlâ onların bu ahlâki öyle bir helâke mâruz bırakılmaları âkıbetinden korkacak değildir. İnanıyoruz. Evet, O Yüce Yaratıcı, onlara zulm etmiş lâyık oldukları bir cezaya kavuşturmuştur ve kendi mülkünde, kendi mahlûkatı hakkında o helâk irâdesi hikmet gereği tecelli etmiştir ve o yüce zât hakkında aslâ korku ve dehşet düşünülemez. Diğer sûreler de Semûd kavminin kıssalarına işaret buyrulmuştur. Bilindiği üzere onlar Hicaz ile Şam arasında Hicr denilen sahada oturmakta Arap yarımadasında büyük bir kuvvet sâhipleri idi. Putlara tapıyorlardı, Sâlih onları ilâhî dine dâvet ve onların istemeleri üzerine bir kayadan yüklü bir dişi deve bir mûcize olmak üzere dua edip meydana çıkardı, bir su mahalli, bir gün o devenin, diğer bir günde diğer hayvanların su içmelerine ayrıldı, fakat o kabîle buna riâyet etmediler, o harikulâde olan deveyi boğazladılar, yine küfürlerinde devam etmek istiyorlardı kiGökten gelen bir azap sesi ile hepsi de helâk oldular. Ancak Hz. Sâlih ile ona imân edenler, selâmette kalarak Mekke-i Mükerreme’ye veya Kudrî Şerife göç ederek orada ibaretle meşgul Bu kıssanın bildirilmesi Son Peygamber hakkında bir teselli mahiyetindedir. O Yüce Peygamber’e muhalefet, edenlerin de öyle müthiş azaplara uğrayabileceklerini ihtar buyurmaktadır. Nitekim muhalefete cür’et edenlerden bir kısmı Bedr gazvesinde helâk oldular, diğer bir kısmı da başka başka şekillerde cezalarına kavuşmuşlardır. Hattâ Arap yarımadasında Resûl-i Ekrem’i yalanlayan bir kimse Teâlâ Hazretleri, İslâmiyeti kıyamete kadar da Peygamberimizin risâletini, yüceliğini her asırda milyonlarca insan tasdîk edecek ve ona saygı salât ve selâmı üzerine Turan Yazılım / Mürşit 5 / Kur’an / MealYıldırım & Tefsir Bilmen

kadir suresi tefsiri ömer nasuhi bilmen