Gösterim 8136. 8.SOHBET. İNSAN BEDENİNDE FESADIN ORTAYA ÇIKMASI. Meali : Çünkü o günde ne mal fayda verir, ne de evlat. Ancak (o günde) (Allah’a eş koşmaktan ve şüpheden) temizlenmiş bir kalple gelen faydalanır. (Eş-Şuara -88,89) Eğer kalp hasta olursa, azalar doğruluktan çıkar. Fitne ve bozgunculuklarının şerri ile
YinePeygamber Efendimizin kalbinde bir buğday, bir arpa tanesi kadar imanı varsa, 56 sağ ellerini affa ve ilâhî rahmete açıp, sol elini de başka herkesten ümit kestiğine ve sadece Allah’tan ümitli olduğuna işaret etmek üzere yukarı kaldırıp, sarhoş ve kendinden geçmiş, ilâhî aşkla mest olmuş bir halde sema eder.
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK HAKKINDA HADİSLER. Abdullah b. Mesut’tan (r.a.) nakledildiğine göre, Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Doğruluktan ayrılmayınız. Muhakkak ki doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğru olanı ararsa Allah katında ‘sıddîk’ (özü sözü bir
Erzurum ili Pasinler ilçesi Altınbaşak köyünde Peygamber efendimiz(SAV)’in soyundan gelen Dede Mahmut Efendi Türbesi’nde İbrahim Hakkı Hazretlerinin annesinin babası olan Dede Mahmut Efendi ile Alvarlı Muhammet Lütfi Efendi Hazretlerinin de annesi olan Hatice Hatun da yatmaktadır.
Kısacası , Hz. Peygamber’in farz ve vacip olmaksızın yaptığı ve bizlere emrettiği ibadetlerdir. Örneğin;namaz kılmak farzdır, ayrıntısı ise hadislerde bırakılmış. Namazın kılma şekilleri ve rekat ile ilgili bilgiler ayetlerde detaylı olarak verilmemiştir. Peygamber efendimiz ümmete kendisi gibi kılınmasını
zKl7Tg9. Muhammed sav, 571 yılında Mekke'de doğdu. Mekke'nin ve Arabistan'ın en nüfuslu kabilesi olan Kureyş'in, Benihaşim Haşimoğulları boyundandır. Babası Kureyş kabilesinin lideri ve Mekke yöneticisi olan Abdülmuttalip'in oğlu Abdullah, annesi ise yine aynı kabilenin Zühre boyundan Vehb bin Abd Menaf'ın kızı Amine 8, 2020Son peygamber kimdir kısaca bilgi?Muhammed son kez Müslümanlarla beraber 632 yılında hacca gitti ve buna Veda Haccı adı verildi. Veda Haccı'nda 100 bin Müslümana veda niteliğinde konuşan Hz. Muhammed 632 yılında Medine'de vefat etti. Kabri Medine'de Ravza-ı Mutahhara'da Muhammed nasıl biriydi kısaca?Erişkinlik çağına gelince mükemmel bir insan olarak çevresi tarafından biliniyordu. Dürüstlüğü ve güzel ahlakı ile çevresine örnek oluyordu. O kadar güvenilir bir insandı ki çevresindeki herkes ona "Muhammed-ül Emin" lakabını vermiştir. "Muhammed-ül Emin" güvenilir muhammed anlamına Efendimiz hangi soydan gelmektedir?Peygamberimiz Hz. Muhammed ise Hz. İsmail'in soyundan gelmişti. Peygamberlik Hatemü-l Enbiya olan Rasulullah Efendimiz efendimiz nasıl bir insandı?Peygamber Efendimiz'in ahlâkî yönüne Mekkeliler de saygı duyuyorlardı. Çocukluğundan itibaren onu, sözünde doğru, güvenilir, cömert, rahmet ve merhameti geniş ve herkese yardım eden gibi iyi vasıflarla tanıyorlar; düşmanları bile onun bu yönünü görmezlikten peygamber kimdir?Adem'in soyundan gelen bu peygamberlerden beş tanesi için “Adem oğlunun en seçkini beş kişidir, Nuh, Ibrahim, Musa, İsa ve Muhammed'dir. Efendimizin eşlerinin isimleri nelerdir?Hafsa'yla, Hz. Hatice'nin ölümü sonrasındaki üçüncü evliliğini yaptı. Diğer eşleri ise sırasıyla şunlardır “Zeyneb bint Huzeyme, Ümmü Seleme, Zeyneb bint Cahş, Cüveyriye bint Hâris, Reyhâne bint Zeyd, Safiyye bint Huyey, Ümmü Habîbe bint Ebû Süfyan, Mâriye ve Meymûne bint Haris.” Muhammed nasıl görünüyordu?"Peygamber Efendimiz sav, ne aşırı derecede uzun, ne de kısa idi; O bulunduğu topluluğun orta boylusu idi. Saçları, ne kıvırcık ne de dümdüzdü; hafifçe dalgalı idi. Mübarek yüzlerinin rengi kırmızıya çalar şekilde beyaz; gözleri siyah; kirpikleri sık ve uzun; omuz başları iri yapılı idi… Yazı dolaşımı
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Peygamberimiz in davranışları ile ilgili bir kaç kısa kıssa... Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer tartışırlar. Hz. Ebubekir'in üzgün olduğunu görünce müdahale eder, arkadaşlarını karşısına toplar ve -Allah beni size peygamber olarak gönderdi. Siz bana yalancı dediniz, Ebu Bekir doğruladı. Siz bana düşmanlık ettiniz, o canıyla, malıyla siper oldu. O günlerin hatırına arkadaşıma bundan sonra kimse ilişmesin, der. 0 günden sonra herkes Hz. Ebu Bekir'i kırmamaya özen gösterir. Hadislerle Müslümanlık, Kandehlevi 1/61 ***************************************************** Hz. Hatice, ilk eşi, ilk göz ağrısıdır, ilk müslümanlardandır, en zor zamanlarda hep yanında olmuş ona destek vermiştir. Onun vefatından sonra kendi vefatına kadar her bahaneyle Hz. Hatice'ye duyduğu sevgiyi tekrar eder. Hatta Hz. Aişe annemiz Hz. Hatice'yi kıskandığı kadar hiç kimseyi kıskanmadığını söyler. ************************************************************* Hz. Ayşe ile evli olduğu zamandır. Yaşlı bir kadın evlerini ziyaret eder. Hz. Muhammed onu tanımıştır. Fakat yine de ismini sorar. Kadın - Cessame Çirkin şey, diye cevap verir. Hz. Muhammeddüzeltir - Hayır! Sen Cessame değil, Hassane'sin! Güzel şey Bunun dışında da, yaşlı kadına yaptığı iltifatların çokluğu Hz. Ayşe'nin dikkatini çeker ve kadın gittikten sonra sormaktan kendini alamaz. - Ey Allah'ın Elçisi! Bu kadına ne çok iltifat ettiniz? Hz. Muhammed cevap verir - Bu kadıncağız Hatice'nin arkadaşıydı, onunla evli olduğumuz yıllarda bizi sık sık ziyaret ederdi. Hadislerle Müslümanlık, Kandehlevi 3/336 ********************************************************************** Medine'ye Habeşistan'dan bir elçi heyeti gelir. Hz. Muhammed hizmetlerini bizzat görmekte, bütün ihtiyaçlarını kendi elleriyle yerine getirmektedir... Arkadaşları rahatsız olur. -Ey Allah'ın Elçisi! İzin verin biz hizmet edelim, derler. Fakat O, kabul etmez. Habeşlileri göstererek ve yıllar öncesine ait bir olayı hatırlatarak - Onlar benim Habeşistan'a hicret etmiş olan arkadaşlarıma ikram etmiş, sahip çıkmışlardı. Şimdi ben de bir parça olsun ödeşmek istiyorum ve bundan da zevk duyuyorum . Kadı ıyaz 127 *********************************************************************** Mekke ve çevresindeki kabilelerin büyük çoğunluğu davetini reddeder. Ta ki Medinelilerle karşılaşıncaya kadar. Mekke yakınlarında Akabe denen bir yerde Akabe biatleri gerçekleşir, sözleşirler. Yetmiş civarında Medineli yeni müslüman, bütün dünyaya karşı koyma pahasına da olsa, O'nu kadınlarını ve çocuklarını korudukları gibi koruyacaklarına söz verirler. Ama içlerinden biri merak edip sorar. -Ey Allah'ın Elçisi! İlerde başarılı olursan tekrar kendi akrabalarına ve şehrine dönmeyecek misin? O kendinden emin cevap verir. - Kanınız, kanım... Mezarlığınız, mezarım... Ben sizdenim, siz de bendensiniz... Ve aynen de öyle olur. Daha hayattayken bütün Arabistan yarımadası O'nun hakimiyetini kabul eder. Ama 0 söz verdiği gibi her seferden sonra Medine'ye döner. Vefat edinceye kadar Medine O'nun evi ve vatanı olur. Orada vefat eder, oraya gömülür. *************************************************************************** ***** Hudeybiye antlaşması henüz imzalanmıştır. Müslümanların Mekke yakınlarında olduğunu bilen ve Mekke'li gizli müslümanlardan biri olan Ebu Cendel bunu fırsat bilip, kaçar. Müslümanlara sığınır. Ne var ki antlaşmanın şartlarından biri Mekke'den müslümanlara sığınan kişilerin geri verileceğine dairdir. Mekkeli heyet daha mürekkebi kurumamış olan bu maddenin uygulanmasını isterler. Müslümanlar üzüntülerinden sarsılırlar. Ama söz vermişlerdir. Hz. Muhammed Ebu Cendel'i karşısına alır - Ey Ebu Cendel! Sabret. Sözümüzden dönemeyiz. Allah sana yakında bir yol açacaktır , der. Ebu Cendel Mekke'ye iade edilir. Siret Ans. 1/76 *************************************************************************** *Gizlice Medine'ye hicret etmeye çalışan iki müslüman Mekkeliler tarafından yakalanır. Daha sonra kendilerine Mekkelilere karşı silah kullanmayacaklarına dair yemin ettirilip serbest bırakılırlar. Onlar da hicretlerini tamamlar. Hemen Bedir savaşı öncesi Hz. Muhammed'e katılırlar. Verdikleri sözü Hz. Muhammed'e anlatırlar. Düşman ordusu müslümanlardan üç kat daha kalabalıktır ve savaşçı sıkıntısı çekilmektedir. Buna rağmen Hz. Muhammed verilmiş bir sözün çiğnenmesini kabul etmez. Sefer halindeki ordunun içinde bulunan iki arkadaşına da arkada bıraktıkları Medine'yi gösterir ve ekler - Siz geriye dönün, her durumda verdiğinizsözünüze uyacağız. Bizim yalnız ve yalnız Allah'ın yardımına ihtiyacımız var. Siret Ans. 1/76 *************************************************************************** ** Önce Habeşistan'a sonra da Medine'ye hicret etmiş olan müslümanlardan Umeys kızı Esma, sadece Medine'ye hicret etmiş olan başka bir müslümanla tartışır. Her ikisi de Hicret sevabı açısından kendileri gibi olanların daha üstün olduğunu savunmaktadır. En sonunda sorun Hz. Muhammed'e götürülür. O; - Habeşistan'a da hicret etmiş olanlar, iki kere hicret etmiştir. Sadece Medine'ye hicret edenler ise bir kere hicret etmiş sevabı alırlar . Siret *************************************************************************** **** Mekke'den kendisine elçi olarak gönderilen Ebu Râfi, Medine'de görüp, yaşadıklarının etkisiyle, bir kaç gün içinde müslüman olur. Bu yeni durumuyla elçiliği de bırakıp Medine'de kalmak ister. Hz. Muhammed ise kabul etmez. - Ben ne antlaşmayı bozarım, ne de elçiyi yanımda alıkoyarım. Mekke'ye döndükten sonra da aynı şekilde düşünüyorsan, geri dönersin, o zaman seni bir kardeşimiz olarak kabul ederiz. Ebu Rafi Mekke'ye döner. Hicret eder. Ve bir müslüman olarak Medine'ye yerleşir. Siret Ans. 1/76 *************************************************************************** ***** Muaz oğlu Sa'd, Medine'nin ilk müslümanlarından, her sıkıntılı gününde en yakınında yer olanlarındandır. Yahudilerle yapılan bir savaşta ölümcül bir yara alır. Günlerce can çekiştikten sonra nihayet ölüm anı gelir. Hz. Muhammed başucundadır. Sad'ın yarası açılır ve kan fışkırmaya başlar. Birbirlerine sarılmak için hamle yaparlar. Fışkıran kan Hz. Muhammed'in yüzünü, sakalını ve elbisesini kızıla boyamaktadır. Arkadaşları üstü başı leke olmasın diye onları birbirlerinden ayırmaya çalışırlarken Sad ve Hz. Muhammed birbirlerine kenetlenirler. Şimdi ikisi de gözyaşına boğulmuştur. Sa'd Hz. Muhammed'in kucağında son nefesini verir. Hadislerle Müslümanlık, Kandehlevi 3/8 *************************************************************************** **** Peygamberlik öncesi dönemdir. Kölesi Harise oğlu Zeyd'in babası ve amcaları yıllarca süren aramalardan sonra Mekke'ye gelip oğullarını bulurlar ve Hz. Muhammed'den onu kendilerine satmasını rica ederler. O, tebessümle cevap verir - Kendisine sorun, gitmek istiyorsa, hürdür, para gerekmez . Harise oğlu Zeyd ise Hz. Muhammed'i tercih eder. Başta akrabaları herkes şaşırmıştır. Zeyd'in bu jesti üzerine elinden tutarak onu Mekke'nin ana meydanına, Kabe'nin önüne götürür ve yüksek sesle Mekkelilere duyurur - Bu benim kölem Harise oğlu Zeyd, artık hürdür ve benim evlatlığımdır. Ve Zeyd o günden sonra Muhammed oğlu Zeyd diye çağrılmaya başlanır. Ta ki hiç kimsenin babası olmadığını bildiren ayet ininceye kadar. Siret Ans. 1/45 Son düzenleyen MeLL; 27 Nisan 2009 1211 Sebep Geç cevapladığımız için özür dileriz.
güvenirliği ile ilgili hikayeler Hz. Muhammed Güvenilir Bir İnsandı Olgun yüce bir insanın en büyük özelliklerinden birisi, onun güvenilir olmasıdır. Sürekli yalan söyleyen, verdiği sözleri yerine getirmeyen insanlar, diğerlerinin güvenlerini yitirirler; sevilmeyen, daima kuşku ile bakılan biri olurlar. Asr-ı Saadet döneminde yaşayan insanlar Peygamberimizin güvenilirliği konusunda acaba ne düşünüyorlardı? Onu özü sözü doğru biri olarak mı görüyorlardı yoksa yalan söyleyen, verdiği sözde durmayan yalancı biri olarak mı? Peygamberimizin çocukluğu, gençliği, orta yaş dönemi bütünüyle Mekke’de geçti. Abdulmuttalip’in bu yetim torununu Mekke’de bulunan herkes tanır, nasıl biri olduğunu çok iyi bilirlerdi. Orada yaşayan hemen herkesin bir lakabı vardı. Peygamberimize de bir lakap vermişlerdi “el-Emîn” Bu kelime “İnsana güven veren, güvenilir kişi” demektir. Peygamberimiz bu lakabı fazlasıyla hak ediyordu. Çünkü ne peygamberlikle görevlendirilmeden önce ne de sonra bir kez olsun yalan söylememişti. Buna, Müslümanlığı kabul etmiş olsun olmasın herkes şahitlik ederdi. Onun peygamberliğine şiddetle karşı çıkan putperestler, insanların Hz. Muhammed’e yönelmesini önlemek amacıyla çeşitli iftiralar atmışlar, ama ona asla “O bir yalancıdır!” diyememişlerdir. Çünkü herkes Hz. Muhammed’i çok iyi tanıdığından böyle bir iftiranın tutmayacağını çok iyi biliyorlardı. Putperestlerin baskı ve eziyetlerinden kurtulmak için bir grup Müslüman Habeşistan’a Bugünkü Etiyopya hicret ettiklerinde, o zaman henüz İslam’la şereflenmemiş olan Ebu Süfyan ve adamları Müslüman muhacirlerin peşinden oralara kadar gitmiş ve Habeş kralının huzuruna çıkıp, ülkesine sığınan Müslümanları kötüleyerek, onların iadesini istemişti. Sonradan Müslüman olma şerefine ulaşacak olan bu adil kral, işin gerçek yüzünü anlamak için Ebu Süfyan’a çeşitli sorular sordu. Bu sorulardan biri de şuydu “– Onun yalan söylediğine daha önce hiç şahit oldunuz mu?” Ebu Süfyan doğruyu söylemek zorundaydı “–Hayır!” dedi. “Daha önce onun yalan söylediğini hiç görmedik.” Peygamberimiz çok zor şartlarda dahi emaneti iade etme sorumluluğunu asla ihmal etmezdi. Evi, onu öldürmek isteyen putperestler tarafından kuşatıldığında o, Hz. Ali’ye şöyle diyordu “–Bu gece yatağımda sen yatacaksın; ben hicret ediyorum. Bende bulunan emanetleri yarın sahiplerine ver, sonra sen de yola çık!” Hz. Peygamber’in kısa süre içinde yüzbinlerce insanın sevgisini ve bağlılığını kazanmasındaki sırlardan birisi, onun güvenilir bir insan olmasıydı. Biz de Allah’ın ve insanların sevdiği biri olmak istediğimize göre, güvenilirliğimize gölge düşürecek davranışlardan uzak durmalıyız. Hz Ömerle Peygamberimizin Bir Anısı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa birgün Kureyş kabilesinin hanımlarına sohbet vermekteymiş. Sohbet esnasında kapı çalınmış ve Efendimiz kimdir gelen diye sormuş. Bunun üzerine gelenin Hz. Ömer olduğu söylenmiş ve hemen sonrasında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa içeri almayın çünkü yanımda Kureyş kabilesinin kadınları vardır demiş. Bundan sonra dakika sonra gene kapı çalmış ve kapıyı çalan gene Hz. Ömer'miş, ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa tekrar kimin olduğunu sormuş? Gelen gene Hz. Ömer'miş ve Efendimiz tekrar içeri alınmamasını buyurmuş. Aradan bir 10 dakika daha geçmiş ve kapı tekrar çalınmış. Belliki gelen gene Hz. Ömer'di söyleceği şey önemliydi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa Hz. Ömer'in içeri alınmasına izin vermiş. Efendimiz izin vermesiyle birlikte Kureyş kadınları yerlerinden fırladığı gibi odada ki perdelerin arkasına saklanmaya başlamışlar. Bu olay üzerine Peygamber Efendimiz birden bir kahkaha tutmuş, öyle güzel gülüyormuş ki... Hz. Ömer ise bu durumu görünce birden yüzü kızarmış ve; -Ya Allah'ın Resulu seni utandıracak ya da kalbini kıracak birşey mi yaptım, eğer öyle yaptıysam affet beni demiş. Bu cümle üzerine Efendimiz -Hayır ya Ömer, Kureyş kadınları senin geldiğini duyunca korkularından perdelerin arkasına saklandılar demiş. Halbuki ben Allah'ın peygamberiyim benden bu kadar korkmuyorlar. demiş... Bunun üzerine Hz. Ömer; -Ya Kureyş kadınları ben ki Allah'ın bir kulu Ömer'im neyimden korkarsınız benim demiş. Bu söz üzerine hemen lafa giren Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa - Öyle deme ya Ömer, şeytan bile senin olduğun sokağa girmeye korkuyor, demiş...
Peygamber Efendimizin Affediciliği İle İlgili Hikaye Peygamber Efendimizin Affediciliğini hepimiz Efendimizin Görevi çok zordu, yolu dimdik yokuştu. Çünkü ahlaksızlık ahlakın yerine Efendimizin Affediciliği ile ilgili kısa bir hikaye paylaşmak istiyorum sizlerle umarım İkrime'nin İbretlik hikayesi anlatılıyor bu kısa hikayede dikkatlice okumanızı tavsiye ediyorum.. Hazreti İkrime’nin ibretlik hikayesi Sahabe sırasına adını yazdırınca, eşini de kurtarmak istedi. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, isteğini onayladı. Herkese olan bağış, inanılacak gibi değildi ama ona da vardı. O ki, hakkındaki ölüm fermanını, kendisi de haklı görerek kaçmıştı. Eşi düştü peşine ve onu buldu sonunda - Gel ve bu bağıştan sen de yararlan! Dedi ona - Benim affım mümkün değil, dedi İkrime. Çünkü benim yaptığımı kimse yapmadı Hz. Muhammed’e ve İslam’a… Beni ancak ölüm paklar. - Sen gel de gör, af ırmağını, nasıl da akıyor çağıl çağıl… Ondan nasiplenmeyen kul olamaz bu dünyada, ne olur gel, diye yalvardı eşine. - Ama ben, Ebu Cehil’in oğluyum, dedi o. Hanımı müjdeyi verdi - Olsun, buna rağmen, sana da eman var. O şefkatli sine, sana da açık. O’nda söz senettir; aksi mümkün değildir. İkrime, eşinin ısrarını cevapsız bırakamadı ve rahmet iklimine gelmeyi kabul etmişti. Yöneldi ve yürüdü, O’na doğru… Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem çevresindekilere buyurdu ki; İkrime bize geliyor. Dostça bir gelişle geliyor. O burada iken, sakın ola babası hakkında onu rencide edici bir şey söylemeyin! Nihayet geldi İkrime ve teslim oldu Allah’ın Rasulüne, nurlanıverdi imanla. Hz. İkrime radıyallahu anh oldu. Ve yakardı Rabbine “İslam’a ne kadar düşmanlık ettiysem daha fazla dostluk etmeden canımı alma, bana fırsat ver Allah’ım!…” dedi. Bu fırsat sunuldu ona. Zira dilekler dualaşır, dualar gerçekleşirdi. En zor ve en tehlikeli alanlarda savaştı. Ve bir cihat meydanında yaralanıp yere düştü. Hemen yanına da oğlu serildi bir kılıç darbesiyle… O sırada, yaralılara su dağıtmakta olan Hz. Ömer radıyallahu anhu onları gördü ve hemen yanlarına geldi. İkrime, Müslüman olduğu gün Hz. Ömer’in kendisine söylediği bir sözü hatırladı. Demişti ki Hz. Ömer - İkrime, Resulullah seni affetti, Müslüman oldun ama herhalde Allah seni bazı nimetlerden mahrum eder. Çünkü sen, İslam’a çok zarar verdin; Resulullah’ı çok üzdün. - Mesela, dedi İkrime… - Mesela, sana şehitlik nasip olmaz sanırım. Kan revan içinde, oğluyla yan yana yatan İkrime radıyallahu anhu bu muhavereyi hatırlattı Hz. Ömer’e ve dedi ki büyük bir sevinç ve iftiharla - Ya Ömer, görüyor musun şimdi? Hem de oğlumla birlikte şehit oluyoruz. Hz. İkrime, affedilmenin hakkını böylece vermiş, düşmanlığını her bakımdan geçen ve unutturan bir dostlukla, İslam büyükleri arasındaki yerini almıştı. Nebevi ahlak tek çözüm Beşer arasında, affetmekte, Efendimiz aleyhissalatu vesselamı geçebilecek hiç kimse yaşamadı yeryüzünde… Bağışlamakta, eteklerine ulaşamaz hiçbir insan. Ne kin tuttu kimseye ne de intikam peşinde oldu. Hep affetti. Böyle başlattı, mutluluk çağını… Şimdi bir kan ve kin dünyasında bunalıyoruz. Bilerek, ya da bilmeyerek, O’nun güzel gönlünü arıyoruz. Hep bağıştan, barıştan, aftan ve merhametten yana olan o muhteşem gönle, ne kadar muhtacız... Gel ey Muhammed sallallahu aleyhi vesellem!” diye serenatlar dizmek, süslü cümleler söylemek, çözüm için yeterli değildir. Çözüm, o yürek güzelliğini paylaşmak ve yaşamaktır. Muhammedi ahlakla yeniden dirilmeden, O’na layık ümmet olunamaz. Ümmet olunmayınca da “illet” olunur. O zaman da hem bize hem de bütün insanlığa, çok yazık olur. Yolu dışında yol kalmadı; ahlakından başka da ahlak… İnsanlık için bir dehlize döndü dünya ya da çıkmaz sokak… Tek yol, yegâne çözüm, Sünnet-i Seniyye… Başka türlü, insan insan olarak kalamayacak…
Hz. Muhammedin doğruluğu ve güvenilir kişiliği ile peygamberlik müessesesinin arasında nasıl bir ilişki bulunmakta bu konuda sizlere kısaca bilgiler vereceğiz inşallah Hz. Muhammedin doğruluğu ve güvenilir kişiliği dediğimiz zaman risaletin en önemli konularından biri akla gelir. Zira güvenilirliği olmayan birinin söyleyeceklerinin karşılığı olmaz hem tesiri olmaz. Doğruluk ve Güvenilirlik Peygamberler insanlara tebliğ vazifesi ile gönderilirler bu görevlerini yapabilmeleri için de bazı özelliklere sahip olması iktiza eder. Nedir bunlar doğru olmak, güvenilirlik, emaneti korumak, akıllı ve zeki olmak, günaha girmemek, Allah’ın emirlerini olduğu gibi insanlara ulaştırmaktır. Doğruluk demek sıdk ile ifade edilir yani dürüst olmak, aldatmamak, kendi aleyhine dahi olsa her vakit doğruyu söylemek manasındadır. İşte Peygamberler, sahip oldukları bu hususiyetlerle insanlar için en güzel örnek olmuşlar. Hz. Muhammed de diğer peygamberler gibi üstün ve eşsiz ahlaki huylarıyla insanlara en güzel bir şekilde örnek olmuştur. Doğru olmak ve güvenilirlik ise tüm peygamberlerin ortak davranışıdır. Bu güzel huy ile kendilerine verilen tebliğ vazifesi tam olarak gerçekleşir. Bununla hilesiz yalansız etkili bir tebliğ ortaya çıkar. Hz. Muhammedin doğruluğu dediğimiz vakit ilk akla gelen doğru olmak ve güvenilirliktir. Bu o kadar bariz bir konu idi ki düşmanları tarafından dahi tasdik edilmiştir. Hz. Muhammed insanlığın kurtuluşu için gönderilmiş son peygamberdir. Yüce Allah yine onla beraber son ilahi kitap olan Kur’an-ı Kerim’i onun vasıtasıyla insanlara bildirmiştir. Dolayısıyla Kur’an’ın ilk muhatabı Hz. Peygamber olmuş ve onu en iyi şekilde yaşayarak hem açıklamış hem örnek olmuştur. Güzel Ahlakı Bu konuda Yüce kitabımız “Ant olsun, Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” diyerek bu hususiyeti teyit etmiştir. Hz. Muhammed’in güzel ahlakı ve örnek olması Kur’an-ı Kerim’de “üsve-i hasene güzel örnek” olarak tabir edilir. Nedir üsvei hasene en güzel ahlak, en güzel örnek ve en güzel rol model olmaktır. İşte bunun dost düşman binlerce şahidi vardır. Hz. Muhammed sav kesinlikle yalandan hoşlanmazdı ve yalancıları d ahiç sevmezdi. Şaka dahi olsa yalanı hoş karşılamazdı. Şayet birine söz verirse o sözü mutlaka yerine getirir ve sözünde durur idi. Ondandır ki Hz. Muhammed’in sav bu tutum ve güzel davranışları karşısında onu görenlerin çoğu ondan ayrılmıyor ve yaşantısını görenler ona hayran kalıyorlardı. Bu doğruluk ve güzel ahlaktan dolayıdır ki hak ve doğru yolu gösteren dinimiz kısa bir zamanda hem orada hem dünyada hızla büyüyerek evrensel bir din haline gelmiştir. Bunun en büyük nedeni elbette Hz. Muhammed sav bizatihi kendisinin doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmadığı gibi insanların kurtuluşunun da doğrulukta olduğunu bize haber ederek dürüst olanların kıyamet vaktinde peygamberlerle olacağını bildirmiştir. Hz. Muhammedin Doğruluğu Hz. Peygamber hayatının hiçbir döneminde doğruluktan ayrılmamıştır. Onu her daim izleyen düşmanları yani müşrikler o bir yalancıdır diye asla bir ifadeleri yoktur. Örnek mi Hz. Muhammed Safa tepesinde Mekkelileri tebliğ için bir araya toplamış ve onalar demiş ki “Şu vadinin arkasında size saldırmak isteyen düşman askerleri var desem inanır mısınız?” onlar hep birden, “Evet, inanırız… senin bugüne kadar hiç yalan söylediğinin vaki olmamıştır, hiç görmedik…” demişler. İşte hicret olmadan evvel kendi yatağına bıraktığı ve Hz Ali’ye verdiği emanetler kimindi? Müşriklerindi yani onlar kendi ailelerine güvenmemiş lakin Allah Resulune sav güvenmişlerdi. İlginç değil mi? Hz. Muhammedin doğruluğu için o toplum içindeki vasfı ne idi? El Emin yani güvenilir kişi değil miydi? Bu vasfı ona o zamanın toplumunun genel iradesi ile vermişlerdi. Bu vasfı hayatının hiçbir dönemimde değişmemiştir. En büyük düşmanlarından biri olan Ebu Cehil dahi peygamberimizin doğruluğunu tasdik ediyordu. Müşriklerin ileri gelenlerinden olan Haris b. Amir de şöyle diyor. “Ey Muhammed, Vallahi sen bize hiç yalan söylemedin, lakin biz sana tabi olursak yerimizden olacağız, bunun için iman etmiyoruz.” Bakınız hayatından asırlar sonra gelen bir Fransız dahi diyor ki ne derseniz deyin ama yalancı demeyin zira ben yıllarca araştırdım ama bulamadım diyor. Bir hakikat ki ne onun döneminde yaşayan düşmanları olsun ne de sonraki gelenler asla onun doğruluğuna ve dürüstlüğüne bir şey diyememişler. Dikkat ettik mi düşmanları diyoruz sevdikleri muhabbetle demeleri doğaldır ama düşmanları bunu ifade ediyorlarsa bu büyük bir delildir ki asırlar bunun şahitleri ile doludur. Peygamberimize sav insanların hayırlısı kim diye sual edildiğinde “Her temiz kalpli ve doğru sözlü olanlardır” buyurmuşlardır. Evet dinimizin esası güzel ahlak ve doğruluktur. Bu hakikati yaşayanlardan ve temsil edenlerden olmayı Allah bizlere nasip etsin inşallah.
peygamber efendimizin dürüstlüğü ile ilgili kısa hikayeler